Memur-Sen Manisa İl Temsilcisi ve Eğitim Bir-Sen Şube Başkanı Mehmet Emin Sofuoğlu Demokratikleşme Paketini desteklediklerini ve devamını beklediklerini söyledi.
Başkan Sofuoğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan “Demokratikleşme Paketi”nin içeriğinde yer alan yasal idari düzenlemelere konu edilecek hususları takdirle karşıladıklarını ancak bazılarının yetersiz bulduklarını söyledi.
Paketin içeriğinde yer alan kamuda başörtüsü yasağının kısmen kaldırılması, andımız uygulamasına son verilmesi, dini vecibelerin yerine getirilmesinin engellenmesinin ceza kapsamına alınması, nefret suçunun cezasının artırılması, kişisel verilerin korunmasına yasal düzenleme getirilmesi, özel okullarda farklı dil ve lehçelerin önünün açılması, toplantı, gösteri ve yürüyüşlerde temel hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı kimi düzenlemelerin kaldırılacak olması, yardım toplama konusunda kısıtlamaların kaldırılması gibi alanlarda yasal ve idari düzenleme yapılacak olması temel insan hak ve hürriyetleri -özellikle ifade, eğitim-öğretim ve örgütlenme hürriyeti- noktasında son derece olumlu ve önemli bulduklarını belirten Sofuoğlu şunları söyledi:
Bu hususta temel hak ve hürriyetleri genişletici mahiyette her türlü adımı alkışlayarak gerekli desteği sağlayacağımızı belirtmek isteriz.
Ancak, haklı bir kısım beklentilerimizin karşılanmadığını da üzülerek dile getirmeyi ve bu hususlarda da bir düzenleme yapılması irade ve niyetini görmek istediğimizi dercetmeyi bir borç biliyoruz.
Kaldırılması noktasında mücadele verdiğimiz Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliğin 5. maddesinde kadın kamu çalışanları için getirilen kısıtlamaların kaldırılacak olmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Söz konusu maddede yapılacak düzenlemede, erkek kamu çalışanları yönünden kamu hizmetinin sunumunda kişinin kılık-kıyafetini özgürce belirleyemeyeceği algısını giderecek adımın atılmasını bekliyoruz. Kılık ve kıyafeti seçme özgürlüğünü sağlayacak bir düzenlemenin öngörülmemesini bir eksiklik olarak görüyoruz.
12 Eylül askeri darbesiyle iktidarı devralan Milli Güvenlik Konseyi tarafından hazırlanıp 1982’de onaylanan Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Çalışan Personelin Kılık ve Kıyafetine Dair Yönetmeliği, Anayasa’da teminat altına alınan temel hak ve özgürlüklere, ülkemiz tarafından kabul edilmiş uluslararası sözleşmelere, Anayasa’da ve uluslararası sözleşmelerde ifadesini bulan eşitlik, ayrımcılık yasağı gibi evrensel hukukun temel ilkelerine aykırı hükümler taşımasına rağmen, insan onurunu hiçe sayan yasaklarıyla ve hukuka aykırı neticeleriyle birlikte maalesef halen yürürlüktedir.
Gerek 657 sayılı Kanun’da gerekse diğer bir başka kanunda, kamu görevlilerinin kılık ve kıyafetlerine yönelik hiçbir düzenleme mevcut değildir. Anayasa’nın 13. maddesinde yer alan “temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir” hükmüne rağmen, söz konusu yönetmelik, kaynağını hiçbir kanundan almaksızın hüküm ifade etmeye, daha doğrusu terör estirmeye devam etmektedir.
Bu itibarla, kamuda kılık ve kıyafet sorununun nihai çözümü, sadece bir yönetmelik maddesinin değiştirilmesi meselesi değil; tüm kamu çalışanlarını kapsaması açısından, bahsi geçen yönetmeliğin bütünüyle ortadan kaldırılması ve bunun yanında bu ve benzeri düzenlemelerle belirlenen kılık ve kıyafet hükümlerine aykırı davranmayı disiplin suçu sayan 657 sayılı Kanun’un 125/A-g maddesi ile ek 19. maddenin de yürürlükten kaldırılmasıdır.
Toplumun değer yargılarını hiçe sayarak kendi düşüncesini dayatmayı hak görenlere karşı 657 sayılı Kanun’da, kamu personelinin kendi tercihleri doğrultusunda belirledikleri kıyafetle kamu hizmeti sunabilmelerine imkân tanıyacak ve yönetmelik gibi idari düzenlemelerle yasak getirilmesini engelleyecek, özgürlüğün teminatı bir düzenleme gerçekleştirilmeli ve bu durum anayasal güvenceye alınmalıdır.
Kadın kamu çalışanları için getirilmesi düşünülen bu düzenlemeden emniyet, TSK mensupları ve hâkim-savcıların istisna tutulmasını, temel insan hak ve özgürlüklerine aykırı bulduğumuzu dile getiriyor, görevi ne olursa olsun hiçbir vatandaşın ayrımcılığa tabi tutulmaması gerektiğine inanıyoruz.
Kamu Denetçiliği Kurumu’nun kamu çalışanlarının mesai saatlerinin Cuma namazı vakitlerine göre düzenlenmemesinin, Anayasa’da güvence altına alınmış din ve inanç özgürlüğüne müdahale anlamına geldiğini belirterek, Cuma namazının göz önüne alınarak mesai saati düzenlenmesini tavsiye ettiği bir ortamda, kamu çalışanları için Cuma namazı vaktinde mesai saatlerinin düzenlenmesine yönelik idari düzenleme ile aşılabilecek bir tedbirin öngörülmemiş olmasını bir eksiklik olarak görüyoruz.
Siyasi partilere üye olma yönündeki yasakların kaldırılmasını yerinde ve doğru bir uygulama olarak görmekle birlikte, bunun, yürüttüğü kamu görevinin niteliği gereği siyasi partilerin idari, mali ve hukuki denetimi konularında görev alanlar hariç tutulmak üzere tüm kamu görevlilerini kapsayacak şekilde genişletilmesi, tüm kamu görevlilerine siyasi partilere üye olma ve siyasi faaliyette bulunma hakkı getirilmesi noktasında tezahür etmesi gerektiği kanaatini taşıyoruz. Bununla birlikte, memura grev hakkının tanınması gerektiği yönündeki talebimizi de bir kez daha yineliyoruz.
Yine Kamu Denetçiliği Kurumu’nca okullarda zorunlu karma eğitim uygulamasının kaldırılması noktasında tavsiye kararı aldığı bir dönemde, karma eğitim mecburiyetinin sona ermesi için, Milli Eğitim Temel Kanunu’nda yer alan karma eğitim esasının kaldırılmasına yönelik bir düzenleme olmaması, eğitimin demokratikleştirilmesi noktasındaki beklentiyi boşa çıkarmıştır.