Manisa 1 Şubesi

Akhisar Eğitim-Bir-Sen: EĞİTİM-SEN, VESAYETİN YENİ(K) BORAZANCISI olduğunu ilan etmiştir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Akhisar Eğitim-Bir-Sen, İşverenlere değil kamu hizmeti sunan öğretmenlere ve çalışanlara karşı direnişi tercih eden Eğitim-Sen hakkında basın açıklaması yaptı.

Akhisar Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen İlçe Temsilcisi Rıza Bahar “Kaybettikçe daha da marjinalleşen, marjinalleştikçe akıl ve izanla mesafesi daha da açılan fikir firarisi Eğitim-Sen, yasakları fiilen kaldıran sivil itaatsizlik eylemimiz üzerinden ideolojik körlüğünü yeniden ilan etmiştir” dedi. Bahar açıklamasında:

Kaldırım taşı sökmeyi, cam-çerçeve indirmeyi, illegal örgütlerin hazır kıta üyeliğini sendikal mücadele olarak gösterme çabalarını hükümsüz kılan özgürleşme kararlılığımıza sessiz kalmayacaklarını ve çamur atmaya yelteneceklerini biliyorduk. Ancak, gerçek yüzlerini, gizli ajandalarını pervasızca sergilediklerinin bile farkına varamayacak kadar aymaz bir üslup tercih etmelerini beklemiyorduk.

Yapılan açıklama da, sendikacılığa, kamu görevlilerine, kadına, nihayetinde dindar insanlara ve dine nasıl baktıklarına dair itiraf belgesi hükmünü taşıyor.

 2003 yılında genel başkanları olan müptezel zat “14 asır önce köhnemiş ve karanlık fikirleri tekrar ortaya atıp da çocuklara bu fikirleri aşılamanın ne gereği var” sözleriyle dinimize ve Kuran-ı Kerime fütursuz hakaretini dillendirmişti. Bugün gelinen noktada, on yıl önceki noktada durduklarını, dillerindeki ve zihinlerindeki zehri kusmak için her an fırsat kolladıklarını bir kez daha görüyoruz. İdeolojik hezeyanları üzerinden “günün şartlarına uygun sendikacılıkla” itham ederken, aslında Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen’in günün şartlarını kabul etmeyen/değiştiren sendikal vizyonundan rahatsızlıklarını ortaya koyuyorlar. Kendilerini de ağır bir makyajla “emekten, barıştan ve demokrasiden yana toplumsal güç olarak” tanımlamışlar. Emekçilerin ekmek teknelerini tarumar etmek ne zamandan beri emekten yana tavır koymak sayılıyor.

 İnancını giyimine yansıttığı için bu ülkenin üniversitelerinin kapılarından içeri alınmayan genç kızlarımıza, başörtülü olduğu için görevlerine son verilen emek-ekmek mücadelesinin dışına itilen kadın kamu görevlilerine yapılanlar karşısında üç maymunu oynamayı tercih edenlerin dün olduğu gibi bugün de kadın emeğine, kadın kimliğine saygı göstermemeleri; inançları, özgürlükleri, kimlikleri için bedel ödemeyi onur sayan bizler ve bizim gibi düşünenler için tahminlerin doğru çıkması anlamı taşıyor.

Biz, milletimizin ve ülkemizin tarihine darbeler, muhtıralar ve vesayet iklimleri üzerinden bulaştırılan bütün kirleri temizlemeye, bütün yasaklara son vermeye talibiz.  28 Şubat’la hesaplaşmamız, YÖK’e ve kararlarına karşı duruşumuz, Milli Güvenlik dersine karşı çıkışımız, katsayı adaletsizliğine direnişimiz, toplu görüşmeye sırt dönüp toplu sözleşmeyi adres gösterişimiz,  kesintisiz sekiz yıllık eğitim dayatmasına son verişimiz bu talipliğin somut görünümleriydi.

asss

Milleti vesayet mahkûmu yapan anayasanın ruhunu inciten anayasa değişikliklerine “Toplu Sözleşmeye de Toplumsal Sözleşmeye de Evet” kampanyasıyla desteklerken de, derin devletin yazdığı anayasayı hükümsüz kılıp kadim milletin yazacağı yeni anayasayla millet iradesinin hüküm süreceği özgür, demokratik ve sivil Türkiye mücadelemiz de bu talipliğin gereğidir. Biz, Anayasa değişikliğine Evet derken, tek mağdurunun kendileri olduklarını iddia ettikleri darbeyi kutsayan Anayasanın değişmemesi için örgütlerini harekete geçirenlerin; özgürlük, emek, demokrasi ve sendikal mücadele konusunda sözleri de sözlükleri de artık hükümsüzdür. Bize saldırıları da, bu hükümsüzlüğü artık kendilerinin de idrak etmesinden kaynaklanıyor. “Biz bir şey yapmıyoruz, bir şey yapamıyoruz” o zaman durumu değiştirenlere, yasaklara son verenlere, darbe ikliminin hükmünü bitirenlere sataşalım ve savaş açalım, kararına vardılar. Bu kararları onlar için, ışığa kanat çırpan kelebeğin idrakinden bile yoksun oldukları gerçeğiyle yüzleşmeye vesile olacak.  Bu ülkenin insanlarına, kamu görevlilerine hayatın bütün alanlarında özgür olmayı çok gören bu ikiyüzlü yapı, bakın gerçek yüzünü ve mevzisini nasıl ortaya koyuyor.

Eğitim-Sen, kamu hizmeti veren emekçilerin herhangi bir dinsel simge (türban, sarık, takke, haç vb) kullanarak kamu kurumlarında çalışmasına karşı durmaya devam edecektir.” Varlığım yasak üreten darbeci zihniyete armağan olsun demenin son versiyonu olan bu ifadeler, sendikamsı görünüme sahip bu örgütün, işverenlere değil kamu hizmetini sunanlara karşı direnişi tercih ettiğini, demokrasiyi değil darbeyi, millet iradesini değil darbe mevzuatını esas aldığını yoruma ihtiyaç bırakmadan ortaya koyuyor.

Ayrıca biz kimseden ama hiç kimseden özgürlük talep etmiyoruz var olduğuna tereddütsüz inandığımız kılık-kıyafet özgürlüğümüzü, Resmi Gazete’de yayımlanacak bir Yönetmeliğin hükmünün yazılmasını beklemeden hayata geçiriyoruz. Çünkü özgürlüğün talep edileceğine değil ona doğuştan sahip olanlarca ve var olması için mücadele edenlerce bizzat yaşanacağına inanıyoruz.

Eğitim-Sen açıklamasıyla savunduğu ideolojisinin milletimizi ve değerlerini hiçe sayan fetvalarının yeni çığırtkanı, vesayetin yeni(k) borazancısı olduğunu ilan etmiştir.  Vesayet adına üstlendikleri bu görev kendilerinin bileceği bir iş, aslında borazandan ses çıkartmaya yetecek nefesleri kalmadığını anlamaları için onlar için iyi bir fırsat. Bize de onları bu gerçekle yüzleştirmek düştü. dedi.